İkinci Beynimiz: Bağırsaklar
Hipokrat’ın da dediği gibi ‘’Bütün hastalıklar bağırsaktan başlar. Bağırsak hasta ise vücudun geri kalan kısmı da hastadır.’’
Yetişkin bir insanın bağırsağında 400-500 m²’lik bir alanda 500 çeşit bakteri bulunmaktadır. Bakteri denildiği zaman genelde aklımıza sağlığa zararlı etkileri gelse de aslında bağırsaklarımızdaki bakterilerin %98’i faydalı bakterilerdir. Bu bakterileri probiyotikler olarak da adlandırabiliriz. Probiyotiklerin faydalarına örnek vermek gerekirse;
- Sindirime yardımcı olmaktadırlar.
- Zararlı bakterilerin çoğalmasını önlemektedirler.
- Bağışıklık sistemini güçlendirmektedirler.
- Patojen mikroorganizmaları (hastalık yapan mikroorganizmalar) yok etmektedirler.
- Cilt hastalıklarının oluşumunu azaltmaktadırlar.
on’s hastalığı, ülseratif kolit ve irritabl bağırsak sendromu gibi gastrointestinal sistem hastalıkları ve obezite üzerinde olumlu etkileri bulunmaktadır.
Bağırsaklarımızda faydalı bakteriler bulunduğu gibi elbette zararlı bakteriler de bulunmaktadır. Bu bakterilerin bağırsaklarımızda bulunma oranı ise doğum şeklimiz, annemizin bağırsak florası, anne sütü alımımız, çevresel olarak bakterilere maruz kalışımız, antibiyotik kullanımımız ve beslenme ile değişmektedir. Bugün sizlere bağırsaklarımızdaki faydalı bakterilerin beslenme ile ilişkisinden bahsedeceğim.
Bağırsak florasının oluşumunu etkilen en önemli etkenlerden biri anne sütüdür. Anne sütünde bulunun öğeler bağırsaklardaki faydalı bakterilerin sayısını arttırmaktadır. Anne sütünden sonra, ek besinlere geçiş sürecinde seçilen besinler de bağırsak florasını etkilemektedir. Bu dönemde bebeğin ayına göre, uygun ve doğru besinleri tüketmesi gerekmektedir. Ek besinlere geçiş süreci en erken 17, en geç ise 26. hafta olmalıdır.
Turşu, yoğurt, peynir, kefir ve sirke gibi besinler ise bağırsaklarımızda bulunan probiyotikleri arttırmaktadır. Gün içinde beslenmemizde bu besinlere yer vererek sindirim sistemimizi düzenleyebiliriz. Fakat ne kadar probiyotik tüketirsek tüketelim onları beslemediğimiz sürece istediğimiz faydayı elde edemeyiz. Burada ise devreye prebiyotikler yani gün içinde tükettiğimiz lif/posa girmektedir. Muz, elma, çilek, enginar, kuşkonmaz, soya fasulyesi, tam buğday, arpa, keten tohumu, badem ve ceviz prebiyotiklerin doğal kaynakları arasında yer almaktadır.
Yapılan çalışmalar posa ve bitkisel kaynaklı proteinler ile beslenen kişilerin bağırsak florasının hayvansal kaynaklı proteinler ve yağdan zengin bir diyetle beslenen kişilere göre daha çeşitli ve zengin olduğunu göstermektedir.
Peki bağırsaklarımız sadece fiziksel sağlığımızı mı etkiliyor?
Depresyona girmiş kişilerin bağırsak floraları incelendiğinde zararlı bakteri miktarının sağlıklı bireylere oranla daha fazla bulunduğu tespit edilmiştir. Yani tükettiğimiz besinler mental ve ruhsal sağlığımızı da etkilemektedir.
Siz de sindirim sistemi problemi yaşıyorsanız veya ruhsal anlamda kendinizi daha iyi hissetmek istiyorsanız beslenmenizde probiyotik ve prebiyotiklere yer vererek bu durumu düzeltebilirsiniz. Sağlığa giden yolda peyniriniz, yoğurdunuz,sebzeniz ve meyveniz eksik olmasın. Hepinize sağlıklı günler dilerim.
Diyetisyen
Esra Akbulat